bilgiye doyum olmayinca

onceki post’da bahsi gecen ic catismalar ile ‘sahip olma’ durtusu arasinda incelemeye deger ilginc bir bag var:

bilgiye doymayan insan ile acimasiz bir kapitalist arasinda ne tur benzerlikler kurulabilir? dikkat cekmek istedigim nokta ‘knowledge is power’ denkleminin bir turevi degil. sorum su: merak ile acgozluluk arasindaki baglanti acaba tahmin ettigimizden daha da ince detaylar uzerine mi kurulu? surekli sekilde bilgi edinme ihtiyaci kendi icerisinde gariplikler iceriyor mu, icermiyor mu?

bu soruyu cevaplarken, bencillik ve acgozluluk gibi kavramlarin temelindeki negatif havayi yaratan ‘sahip olma’ durtusunun, kapitalizm karsiti retoriklerde ve dini terbiyelerde gereginden fazla lanse edilmesiyle dogan yanilsamaya kendimizi kaptirmamaliyiz. her tur kiskancligin ve dedikodunun temelinde yatan, basit bir pul koleksiyoncusunu bir kafatasi avcisindan farksiz kilabilecek genellikte yasamini surduren bir durtudur sahip olma durtusu. ve diger kisilere zarar verme olasiligi dusuk diye ‘negatif’ damgasini esirgedigimiz “sahip olma”lar arasinda “bilgi edinme ihtiyaci” da elbette yer almaktadir.

bilgiye sahip olma hissinin verdigi haz gayet anlik bir sey. ilk bakista bu anlik mutlulugun temelinde hic de anlik olmayan, hafiza denen kavramin yattigi sanilabilir. fakat, kisa ve uzun sureli hafiza kaydinda problem yasayan hastalarda da ‘saf’ merak gorulebilmekte. yani demek istedigim, bir cocugun yeni bir oyuncak aldiginda duydugu zevk ile yeni bir matematiksel olguyu kavrandiginda duydugu zevk arasinda gecicilik duzeyinde bir fark yok. ve bu iki geciciligin de ‘sahip olma’ duygusuna batirilip cikartilmis olmasi gayet olasi.

en saf, 'sahip olma' durtusunden en uzak merak, yanlizca anlama surecinden dogan ve bilgi iceriginden bagimsiz olan merak midir?